Attığı yalan sayesinde saraya girdi! 12 günde sultanı iyileştirince hayatı değişti

Posted by

Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Pedro de Urdemelas namıdiğer Hekim Pedro, 1552 yılında Sinan Paşa’nın komutasındaki Osmanlı donanmasına esir düşen İspanyol bir denizciydi. 4 yıl boyunca Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’nın yanında kölelik yaptı. İstanbul’da kaldığı dönem boyunca yaptığı bütün gözlemleri; Kanuni Sultan Süleyman Dönemi İstanbul’unun günlük hayatını, toplumsal olaylarını, adalet sistemini, ordu ve idare şekillerini ‘Viaje de Turquia’ (Türk Gezisi) adlı kitapta nesnellikle anlatmıştı. Kitapta anlatılanlara göre Hekim Pedro’nun esirlikten doktorluğa uzanan hikayesi bir hayli enteresan.

‘TÜRKLER DAHA İNSANCA DAVRANDILAR’

Pedro, Prens Doria’nın kaptanı olduğu gemide imparator donanmasıyla 4 Ağustos 1552 tarihinde Cenova’dan Napoli’ye gidiyordu. Onları bekleyen Türk donanması oradan geçeceklerini biliyordu. Böylece Kaptan-ı Derya Sinan Paşa komutasındaki Türk donanması baskın yaparak İspanyolların yedi kadırgasını eline geçirdi. Böylece Pedro, Türk donanmasının eline geçmişti. Üstelik ünlü yazar Cervantes gibi o da Türklerden nefret ediyordu. Ancak esareti boyunca Türklere bakış açısı değişmişti. Bu düşüncesini şöyle ifade ediyordu:

“Onlar bizim Müslümanlara yaptığımız gibi yapmazlar, daha insanca davrandılar. Kimseyi zorla Müslüman yapmazlar, zira dinleri buna izin vermez. Türklerin gemilerinde dört yıl kürek çekmek bizim gemilerde bir yıl kürek çekmekten daha iyidir. Kürek bizde bütün sene çekilmesine karşılık, onlarda sadece yazın çekilir. Ayrıca bizim gemilerde çok az peksimet verilir, onlar ise bolca verirler ve bu peksimetleri daha iyidir.”

YALAN SÖYLEDİ, DOKTOR OLDU

Pedro Türklerin daha insaflı davrandığını düşünse de gemide kürek çekmek istemiyordu. Bu sebeple ailesinde bitkilerle hastaları tedavi eden kişiler olduğu için gemide mesleği sorulduğunda öyle olmamasına rağmen doktor olduğunu söylemişti:

Sonunda hekim olduğumu söylemeye karar verdim çünkü başarısız olduğum takdirde toprak bütün hatalarımı örtecekti. Yanlış tedavi sonucu ölümlerin bütün suçunu, ‘Allah’ın takdiri böyle’ deyip Tanrı’ya yükleyerek sorumluluktan kurtulacaktım. Ayrıca tedavi etmek ya da öldürmek için herhangi bir tıp kitabını rahatlıkla okuyup anlayacağımdan emindim. Şans yüzüme güldü, zira kaptanın yanında benim bilgimi sınayacak bir hekim yoktu, kaptan beni yanına almaya karar verdi. Allah’ın yardımıyla elime çok iyi bir tıp kitabı geçti, içinde insan vücudunun tedavisiyle ilgili bütün bilgiler vardı. Mesleğim olduğu için kürek çekmiyordum, bu nedenle kitabı okumak için yeterli zamanım bulunuyordu.”

Nitekim eline geçen bu tıp kitabı sayesinde gemideki hastaların çoğunu da iyileştirmişti. Böylece Sinan Paşa onu yanına hekim olarak aldı. Sahte bir doktor olarak başlasa da kendini ilerletti ve namı Osmanlı sarayına kadar uzanan bir hekim oldu. Rüstem Paşa’nın kardeşi olan Sinan Paşa’nın hizmetinde çalıştığı için de saray ve çevresine rahatlıkla nüfuz edebildi. Öyle ki hem Rüstem Paşa’nın hanımını hem de padişahın kızı Mihrimah Sultanı da tedavi etmişti. Bütün yaşadığı süreçlerden şöyle bahsetti:

“Anlayışlı bir kimse, bütün Türkler gibi kıskanç bir koca olan Rüstem Paşa, bilgilerimi denemek için benimle konuşmada bulunduktan sonra o da hastayla görmeden meşgul olup olamayacağımı sordu. Ben diretince sultana haber salarak ‘Kardeşinin, kölesi tarafından muayene olunmaya müsaade eder mi?’ diye sordurdu. İleride Türklerin adaletinden bahsederken anlatacağım gibi orada kocalarla karılar ayrı ayrı yerlerde oturduklarından cevabı biraz beklemek gerekiyordu. Sultandan muvafakat izni cevabı gelince birlikte yanına gittik. Hastanın döşeğine yaklaştığım vakit bir elinden başka her tarafının sırma sırma işlemeli bir çarşafla örtülü bulunduğunu gördüm. Uzatılan havluya ellerimi sildikten sonra nabzını yokladım. Becerebildiğim kadar Türkçe ile ‘Öbür elini de ver sultan’ dedim. Kocası ‘Yeter artık, tek bir el bile yeterli’ dedi. Ben bir yandan sultanı görmek arzusuna kapılarak bir yandan da giriştiğim işin icabı olarak soğukkanlılıkla hastaya yine ‘Dilini çıkar Sultan’ dedim. İstemeye istemeye yatan ve zannımca benimle konuşmayı arzu eden hasta kocasına doğru hiddetle bakıp örtünün altından başını ve kollarını çıkardı ve biraz sıkıntıyla dilini gösterdi… Sultan 12 gün geçmeden iyileşti. Sultan dileyebileceğim herhangi bir şeyi yerine getirmekten geri kalmayacağını, kendisini daima hatırlamamı en büyük arzumun azad edilmek olduğunu bildiğinden bunu da çok geçmeden yaptıracağını söyledi.”

Hekim Pedro, Mihrimah Sultanı da tedavi edince esaretten kurtuldu ve hürriyetine kavuştu. Eseri yaklaşık 4 asır Madrid Üniversitesi Kütüphanesi’nde kaldıktan sonra tesadüf eseri keşfedildi.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir